چکیده:
Özet: Adalet konusu, Allah’ın tüm peygamberleri ve ıslahçıların, aynı zamanda beşeriyetin hâkim ve düşünürlerin bahsettiği, birey ve toplumda tahakkuku için çokça çaba sarfettiği en önemli konulardan biridir. Fakat muttakilerin mevlası, Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib’in teorik ve pratik siretini incelediğimizde kendisi tarafından oldukça kapsamlı ve mükemmel bir model ortaya konduğu sonucuna varıyoruz. Bu makalede adaletin yeri ve değeri açıklandıktan sonra Ali’nin (a.s) teorik ve pratik tarzı uygulamalı bir bakışla incelenecek ve sonuç iki bölüm halinde gösterilecektir: Birincisi teori ve düşünce alanındadır. Evvelen, adalet itikadi bir öğedir ve tevhidin yanında yeralır. Saniyen, adalet diğer fazilet ve değerlerin temeli ve altyapısıdır. Salisen, adalet ölçme kriteri ve terazidir. Rabian, adalet bireysel ve şahsi bir mevzu değildir. İkincisi pratik ve davranış alanındadır. Pratikteki örnek ve üslup gösterilmiştir. Toplumsal adaleti gerçekleştirmenin ardına düşen birey ve toplum, mecburen birtakım aşamalar katedecektir: 1) Adaletin tevhidin yanında itikadi bir mevzu olduğuna inanmak. Bu nedenle adalet sâliki, adaletçilik mecrasında hareket etmeyi dini görmelidir. 2) Kendinden başlayarak adaletin ilk muhatabı bireyin kendisidir. Bu nedenle şahsen adil olan kimse adaletin sâliki olabilir. 3) Adaletin ikinci muhatabı akrabalar ve yakınlardır. Bu nedenle üçüncü aşama olarak adaletin yakınlar ve akrabalar arasında izini sürmek kaçınılmazdır. 4) Dördüncü aşama, devletin asli idarecilerine nezaret ve onları denetlemektir. 5) İnsanlar arasında adaleti uygulamak için adalete dayalı hükümet kurulmasıdır. Çünkü önceki aşamaları geçtikten sonra beşinci aşama olarak küresel düzeyde adaletin tahakkukuna zemin hazırlayacaktır. Fakat aşamalar katedilmezse ona ulaşmak mümkün değildir.